RSS

Etiket arşivi: Eğitim

2013 YGS sonuçları – ÖSYM

2013 YGS sonuçları belli oldu işte ÖSYM YGS 2013 sonuç listesi

2013 YGS sonuçları açıklandı ve binlerce öğrenci ÖSYM 2013 YGS sonuçları için bu adreste.

YGS SONUÇLARI 2013 İÇİN TIKLAYIN

 
Yorum yapın

Yazan: 03/04/2013 in Anasayfa, Diğer, Gündem

 

Etiketler: , , , ,

E-Okul öğretmen girişi neden açılmıyor

E-Okul öğretmen girişi özellikle karne dönemlerinde not girişlerin yoğun yaşandığı günlerde tıkanmalar yaşanabiliyor. Sistem yavaşlaması ya da hiç açılmaması ile karşılaşılabiliyor.

Bunun temel sebebi aynı anda çok aşırı yüklenme olması bir çok öğretmenin aynı anda e okul sistemine veri girmeye çalışmasıdır.

Böyle durumlarla karşılaşmamak için notları daha erken girmeye çalışmak lazım. Son güne bırakırsanız daha çok sıkıntı ile karşılaşabilirsiniz.

Eğer sistem açılmıyorsa biraz bekledikten sonra tekrar deneyebilirsiniz. Ya da yoğunlugun azaldığı saatleri hesaplayıp ona göre giriş yapabilirsiniz. Örneğin sabah erken saatlerde daha az yoğunluk olacaktır.

Bazen sistemde bakım ve teknik arıza nedeni ile nadiren de olsa açılmama sorunu ile karşılabilir.

Bunları da göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Unutmaması gereken diğer bir nokta ise öğretmenlerin not girdiği sisteme aynı zamanda velilerin de not bakmak için girmeye çalışmasıdır. Farklı girişler olsada merkezi veritabanı olduğunu unutmamak gerekir. Velilerin de aynı anda not bakmak için sisteme girmeye çalışmasıda e-okul öğretmen girişinin açılmama nedenlerinden birisi olabilir

Sorunla alakalı görüşlerinizi bize yazabilirsiniz

eokulyonetim.com

 
Yorum yapın

Yazan: 28/03/2013 in Diğer, Gündem, Genel

 

Etiketler: , , , ,

ADÜ OBİS GİRİŞ, Adnan Menderes Üniversitesi ÖBİS Öğrenci Girişi

Adnan Menderes Üniversitesi Öğrenci Bilgi Sistemi
ADÜ ÖBS GİRİŞ İÇİN TIKLAYINIZ

Katkı Payı Muafiyet/İade
Katkı Payı Muafiyet/İade İşlemleri
Katkı payı/Öğrenim ücretleri ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararı, ADÜ Önlisans ve Lisans Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Madde 13, ADÜ Lisansüstü Eğitim Öğretim Yönetmeliği Madde 16 Katkı kredisi alan öğrenciler / şehit ve gazi çocukları / araştırma görevlileri Adnan Menderes Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı
Birim Öğrenci İşleri Bürosu, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı

Dilekçe, Ödeme İade Başvuru Formu, Katkı Payı Dekontu, Şehit veya Gazi Çocuğu olduğuna dair belge, araştırma görevlisi olduğuna dair belge

KAYIT YENİLEME İŞLEMİ YAPACAK ÖĞRENCİLERİN DİKKATİNE
29.08.2012 tarih ve 28396 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı gereğince;
1. Birinci öğretim programı öğrencilerinden, programının normal süresi içerisinde bulunan (dönem
uzatmayan) öğrenciler, katkı payı ödemesi yapmayacaklardır. Program süreleri sonunda mezun
olamayan (dönem uzatan) öğrenciler;
 Öğrenim süresi 2 yıl olan ve 3. ve daha fazla yılında eğitimine devam edenler,
 Öğrenim süresi 4 yıl olan ve 5. ve daha fazla yılında eğitimine devam edenler,
 Öğrenim süresi 5 yıl olan ve 6. ve daha fazla yılında eğitimine devam edenler,
 Öğrenim süresi 6 yıl olan ve 7. ve daha fazla yılında eğitimine devam edenler,
 Yüksek Lisans (Tezli) olan ve 3. ve daha fazla yılında eğitimine devam edenler,
 Yüksek Lisans (Tezsiz) olan ve 4. ve daha fazla yılında eğitimine devam edenler,
 Doktora/Sanatta Yeterlilik eğitimi yapan ve 5. ve daha fazla yılında eğitimine devam edenler;
öğrenci katkı paylarını ödeyeceklerdir.
2. İkinci öğretim programı öğrencilerinin tamamı (programının normal süresi içerisinde bulunan veya
program süreleri sonunda mezun olamayan) belirlenen öğrenim ücretini ödeyeceklerdir.
3. Yabancı uyruklu öğrenciler kendileri için belirlenen öğrenim ücretini ödeyeceklerdir.
4. Yukarıdaki 1., 2. ve 3. maddeye göre katkı payı/öğrenim ücreti ödemesi yapması gereken
öğrenciler ödeme yaptıktan sonra; ödeme yapması gerekmeyen öğrenciler ise doğrudan
http://obisnet.adu.edu.tr adresinden öğrenci numarası ve şifre ile giriş yapıldıktan sonra “Ders
Kayıt İşlemleri” menüsünden ders kaydını yapabileceklerdir. Giriş şifreleri ile ilgili açıklamalar bu
adreste verilmiştir.
5. KATKI PAYI / ÖĞRENIM ÜCRETI IŞLEMLERI :
 Hiç bir şekilde herhangi bir hesap numarası ile ödeme yapılmayacaktır.
 Havale veya EFT yoluyla yapılan ödemeler kabul edilmeyecektir.
 Katkı payı/öğrenim ücreti ödemelerinin Türkiye genelinde Halk Bankası Şubeleri / ATM /
İnternet Bankacılığı üzerinden, TC Kimlik Numarası ile yapılması gerekmektedir. Her birim
için tabloda belirtilen bitiş tarihinde sistem kapanacak ve bu tarihten sonra katkı
payı/öğrenim ücreti ödemesi yapılamayacaktır.
 ATM üzerinden katkı payı/öğrenim ücreti yatırma işlemi;
 Kartsız İşlem için sırasıyla Kurum Ödemeleri > Harç butonları tıklanır, İl plaka kodu
olarak 09 girilir, Adnan Menderes Üniversitesi seçildikten sonra açılan ekranda TC
Kimlik Numarası girişi yapılarak ödeme işlemine devam edilir.
 Kartlı İşlem için sırasıyla Diğer İşlemler > Kurum Ödemeleri > Harç butonları tıklanır, İl
plaka kodu olarak 09 girilir, Adnan Menderes Üniversitesi seçildikten sonra açılan
ekranda TC Kimlik Numarası girişi yapılarak ödeme işlemine devam edilir.
 İnternet Şubesi üzerinden katkı payı/öğrenim ücreti yatırma işlemi;
İnternet Şubesine giriş yapıldıktan sonra sırasıyla; Diğer Ödemeler > Eğitim Ödemeleri butonları
tıklanır, Adnan Menderes Üniversitesi seçildikten sonra açılan ekranda TC Kimlik Numarası girişi
yapılarak ödeme işlemine devam edilir.
6. Ders kayıt işlemlerinin her birim için tabloda belirtilen tarihler arasında yapılması gerekmektedir .
Her birim için tabloda belirtilen bitiş tarihinde sistem kapanacak ve bu tarihten sonra ders kaydı
işlemi yapılamayacaktır.
7. Ders kayıtlarının danışmanlar tarafından her birim için tabloda belirtilen tarihler arasında
onaylanması gerekmektedir. Her birim için tabloda belirtilen bitiş tarihinde sistem kapanacak ve
bu tarihten sonra danışman onayı yapılamayacaktır.
8. Ders kaydı yapan öğrenciler (Lisansüstü öğrencileri hariç) , her birim için tabloda belirtilen tarihler
arasında ders kayıtlarının onaylanıp onaylanmadığını http://obisnet.adu.edu.tr adresinden giriş
yaparak kontrol edeceklerdir.
Kontrol sonucu;
o Ders kaydı danışmanı tarafından onaylanmış olanlar “ONAYLANDI” olarak görülecektir. Bu
öğrenciler derslerin başladığı ilk hafta danışmanına başvuracak, ders kayıt formunu
imzalayacak ve danışmanına da imzalatıp öğrenci işleri bürosuna teslim edecektir.
o Ders kaydı onaylanmamış olanlar “ONAY BEKLİYOR” olarak görülecektir. Bu öğrenciler
her birim için tabloda belirtilen tarihler arasında danışmanına başvurarak ders kayıt işlemini
tamamlayacak, ders kayıt formunu imzalayacak ve danışmanına da imzalatıp öğrenci işleri
bürosuna teslim edecektir.
9. Kayıt yenileme işleminin tamamlanması için, yukarıda belirtilen süreler içerisinde;
o Katkı payı/öğrenim ücreti bedelinin ödenmesi,
o Ders kayıt formunun internet üzerinden öğrenci tarafından doldurulması (Lisansüstü
öğrencileri hariç),
o Ders kayıt formunun öğrenci ve danışmanı tarafından imzalanması gerekmektedir.
10. Katkı payı/öğrenim ücreti bedelinin ödendiğine ilişkin dekontun öğrenci tarafından saklanması
gerekmektedir. Herhangi bir iade yapılması gerektiğinde, öğrenciden dekontun ibraz edilmesi
istenecektir.
11. Katkı payı/öğrenim ücretini ödemeyen öğrenciler kayıt yenilememiş sayılacak ve bahar yarıyılında
herhangi bir şekilde öğrencilik haklarından yararlanamayacaktır.
12. Danışman tarafından ders kayıt formu onaylanan ve katkı payı/öğrenim ücretini ödeyen
öğrencilerin bilgisi, devam cetveli, sınav cetveli vb. listelerde yer alacaktır.
13. Devam cetveli, sınav cetveli vb. listelerde sistem tarafından kayda alınıp onaylanmamış bir
öğrencinin, manuel olarak isim yazarak derse veya sınavlara girmemesi/alınmaması
gerekmektedir.
ADÜ OBİS GİRİŞ, Adnan Menderes Üniversitesi ÖBS,adü öbs,adü obs,amü obis,amü öbs,adnan menderes obd,adü öğrenci bilgi sistemi,obs adnan mü,adnan obis,admü obis

 
Yorum yapın

Yazan: 15/02/2013 in Anasayfa, Diğer, Gündem

 

Etiketler: , , , , , ,

Dumlupınar Üniversitesi DPÜ kayıt yenileme tarihleri

FAKÜLTE / YÜKSEKOKUL / MESLEK YÜKSEKOKULU
KAYIT YENİLEMELERİ İLE İLGİLİ ÖNEMLİ DUYURU

Kayıt Yenileme Tarihleri 13-14-15 Şubat 2013 (Öğrencilerimiz ders seçme işlemlerini
Öğrenci Bilgi Sistemi üzerinden şahsen yapabilecekleri gibi
isteyen öğrencilerimiz birimlerinde danışmanları nezaretinde
de yapabilirler )
Derslerin Başlama Tarihi 18 Şubat 2013
Ders Ekleme / Silme Son Tarih 25 Şubat 2013
ÖNEMLİ NOT
-Ders ekle/sil 25 Şubat 2013 tarihinde sona erdiğinden bu tarihten sonra ekle/sil yapılmayacaktır.
-Kayıt süresi içinde kaydını yapmayan öğrenci, mazereti ile ilgili belgeleri bir dilekçe ekinde okuluna
mutlaka ekle/sil günleri içerisinde ulaştırmak zorundadır. Ekle/sil gününden sonra yapılan mazeret
başvuruları işleme alınmayacaktır.

KAYIT YENİLEME AŞAMALARI
1. Kayıt yenileme tarihleri içerisinde Öğrenci Bilgi Sistemine girerek derslerinizi seçiniz.
(İsteyen öğrencilerimiz ders seçme işlemini birimlerinde danışmanları ile birlikte yapabilirler.)
2. Ders Kayıt Formu çıktısını mutlaka alınız.
3. Kayıt yenileme tarihleri içerisinde DPÜ ÖBS’den sorgulayabileceğiniz veya Ders Kayıt Formunda
yazılı olan harç tutarını T.C. Ziraat Bankası’nın tüm şubelerinden T.C. Kimlik numarası ile
ödeyiniz. Banka şubelerinde öğrencilerin ödeyecekleri harç miktarları görülmeyecek,
OBS’den sorgulayabilecekleri veya ders seçimi işleminden sonra alınacak ders kayıt
formlarında yazılı olan harç tutarları ödenecektir. (ATM, EFT ve Havale ile Ödeme
Yapılmayacaktır.)
Harç tutarını ödemek için gittiğinizde görevli memura,
“100 KODUNA ÖN LİSANS/LİSANS KATKI PAYI OLARAK ….TL” ödeyeceğinizi bildiriniz.
Not 1 : Yaptığınız ödeme tipleri dekont üzerine yazılacaktır. Doğru kodla yatırdığınızı kontrol
ediniz. Yanlışlık varsa aynı gün aynı şubeden düzelttiriniz. Doğru kodla yatırmamanız durumunda
sistem kayıt onayına izin vermeyecektir.
Not 2 : Banka görevlisinin tahsilatı yapamaması durumunda tahsilatı
“Kurum Tahsilatları/Genel Tahsilat/Kurum Tahsilatı/DPÜ Beyan Tahsilatları/100 Kodlu
Önlisans/Lisans Katkı Payı” menüsünden yapmasını tarif ediniz.
4. Öğrenci Bilgi Sitemine girerek seçtiğiniz dersleri kontrol ederek kaydınızı onaylayınız. (Ders
Kayıt Formunuzda yazılı olan harç tutarınızdan eksik ödeme yapmanız durumunda sistem
kaydınızı onaylamayacaktır. Bu nedenle eksik ödemiş olduğunuz farkı ödeyiniz) Eğer OBS’de
ve Ders Kayıt Formunuzda belirtilen harç miktarının ödemeniz gereken harç miktarından fazla
olduğunu düşünüyorsanız okulunuz öğrenci işleri ile irtibat kurunuz.
5. Kayıt yenileme işleminiz tamamlanmıştır.
6. Ders Kayıt Formu öğrenci tarafından muhafaza edilecek ve okuluna verilmeyecektir. Ders
kaydı ile ilgili ihtilaf çıkması durumunda öğrenci Rektörlük Ders Kayıt Formunu ibraz etmek zorundadır.
7. Ders kayıt işlemini tamamladıktan sonra ekle / sil yapacak öğrencilerimiz 25 Şubat 2013
tarihine kadar ekle / sil işlemini yapabilecektir.
8. Öğrenci Bilgi Sistemi üzerinden derslerini seçerek varsa harç tutarını ödeyen ve ders kaydını
onaylayan öğrenci ayrıca danışmanına kaydını onaylatmayacaktır.
9. Harç dekontu öğrenci tarafından muhafaza edilecek ve okuluna verilmeyecektir. Harç ile ilgili
ihtilaf çıkması durumunda öğrenci harç dekontunu ibraz etmek zorundadır.
10. Öğrenci Bilgi Sistemi parola sıfırlama, cep telefon numarası değişikliği, harç tutarı v.b.
konular için Fakülte / Yüksekokul / Meslek Yüksekokulu öğrenci işleri ile irtibata geçilecektir.

http://www.rektorluk.com/dpu/dumlupinar-universitesi-dpu-kayit-yenileme-tarihleri.html

 
Yorum yapın

Yazan: 14/02/2013 in Anasayfa, Gündem, Tarih

 

Etiketler: , , ,

Dumlupınar Üniversitesi DPÜ ÖBS Giriş

Dumlupınar Üniversitesi DPÜ Üniversitesi Öğrenci Bilgi sitemi

ÖBS – ÖĞRENCİ BİLGİ SİSTEMİ GİRİŞ İÇİN TIKLAYINIZ

Sistemi sorunsuz kullanabilmeniz için bilgisayarınızda Internet Explorer 8.0 veya Mozilla FireFox’un son sürümünün yüklü olması gerekiyor.

ÖĞRETİM ELEMANLARI VE İDARİ PERSONELİN DİKKATİNE
OBS ile ilgili olarak sadece aşağıdaki telefonlardan destek verilecektir :
1614 Cihat Tepe
1610 Hayati Kutlu
Bu telefonlara yapmış olduğunuz talepler ilgililere en kısa zamanda aktarılacaktır.
ÖĞRENCİLERİMİZİN DİKKATİNE
Problem ve isteklerinizi öncelikle dpü öbs fakültenizin öğrenci işlerine bildiriniz.
Öğrenci Bilgi Sistemi uygulaması ile ilgili olarak;
•Öğrenci Bilgi Sistemine girişte, “sisteme giriş izniniz yok” hatası alıyorsanız
•SMS onay kodu telefonunuza gelmiyorsa (telefon numarası hatalı olabilir, kontrol ettirebilirsiniz)
•Parolanızı hatırlamıyorsanız değiştirmek için
•Telefon numarası değişikliği yapacaksanız
Fakülteniz/Enstitünüz/Yüksekokulunuz/Meslek Yüksekokulunuz Öğrenci İşlerine müracaat etmeniz gerekmektedir. Önemle Duyurulur.
SMS ONAY KODU ALAMAYAN KULLANICILARIN DİKKATİNE
Sistemde bilgileri doğru olduğu halde onay kodu veya sınav sonuçlarını alamayan kullanıcılar;
•GSM operatörlerinin müşteri hizmetlerini arayarak numaranız “toplu SMS” alımına kapalı ise açtırınız.
•Mesaj gelen kutusunun dolu olmadığına emin olunuz.

Öğrenci İşleri Dairesi Başkanlığı, 03.07.1992 tarih ve 3837 sayılı kanunla kurulan Dumlupınar Üniversitesi’nin faaliyete geçmesiyle birlikte 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 51/a maddesi gereği genel hükümlere göre kurulmuştur.
“Yükseköğretim Üst Kuruluşları ile Yükseköğretim Kurumlarının İdari Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin 31. maddesinde Öğrenci İşleri Dairesi Başkanlığı’nın görevleri:

Öğrencilerin yeni kayıt, kabul ve ders durumları ile ilgili gerekli işleri yapmak,

Mezuniyet, kimlik, burs, mezunların izlenmesi işlemlerini yürütmek,

Verilecek diğer benzeri görevleri yerine getirmek şeklinde belirtilmiştir
Bu çerçevede: Merkezi otomasyon sistemi ile çalışmaları yürüten Öğrenci İşleri Başkanlığı tarafından
genel olarak;

Her Öğretim yılı Akademik Takvim taslağının hazırlanarak Üniversite Senatosuna sunulması ve kabul edilen Akademik Takvimin dağıtımının yapılması,

Birim, Bölüm ve Program açma teklifi dosyalarının incelenmesi, Senato onayından sonra Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığına gönderilmesi,

Açılan birim, bölüm ve programların otomasyon sistemine girilmesi,

ÖSYM tarafından Üniversitemize yerleştirilen öğrencilerin otomasyon sistemine girilmesi ve kayıt hazırlıklarının yapılması,

Ek kontenjan, Dikey Geçiş, Yatay Geçiş öğrencilerinin sisteme girilmesi ve kayıtlarının yapılması,

Kayıt yenileme hazırlıklarının yapılması ve uzaktan kayıt işlemlerinin yapılması,

Bakanlar Kurulunca Belirlenen Öğrenci katkı payı ve Öğrenim Ücretlerinin öğrenci bazında hazırlanması,

Kayıt yaptıran öğrencilerin şifre işlemlerinin yapılması,

Öğrencilerin ders kayıtlarının yapılması ve kayıt hatalarının sistemde düzeltilmesi,

Not girişlerindeki hataların giderilmesi ve maddi hataların sistemde düzeltilmesi,

Akademik izin işlemleri ile Disiplin ve ceza işlemlerinin ilgili kurumlara bildirilmesi ve sisteme girilmesi,

Mezuniyet kararlarının incelenmesi ve Diplomaların hazırlanması, Onur, Yüksek Onur ve Diploma Yerine Geçen Belgelerin hazırlanarak birimlere gönderilmesi,

Diploma Eki Belgelerinin hazırlanması ve birimlere gönderilmesi,

Öğrencilere transkript verilmesi,

Yaz okulu çalışmalarının yapılması ve yaz okulu sonunda diğer Üniversitelerden ders alan öğrencilerin notlarının ilgili Üniversitelere gönderilmesi,

Yönetmelik, Yönerge ve Uygulama Esasları çalışmalarının yapılması,

Her Öğretim yılında öğrenci ve öğretim elemanlarına verilmek üzere Öğrenci Rehberi kitapçığının hazırlanması,

Eğitim-Öğretim ve Öğrenci ile ilgili YÖK, ÖSYM, Valilik, KYK ve diğer kurum ve kuruluşlar ve üniversitemizin birimleri ile yazışmaların yapılması gibi iş ve işlemler yapılmaktadır.
DPÜ ÖBS Giriş,dpu öbs,dpü öbs,öbs dpü,dumlu pınar üniversitesi öbs,dpü öğrenci bilgi sistemi’dpu obs

http://www.rektorluk.com/dpu/dumlupinar-universitesi-dpu-obs-giris.html

 
Yorum yapın

Yazan: 14/02/2013 in Anasayfa, Diğer, Gündem

 

Etiketler: , , , ,

YAZI VE LİSÂNIN EHEMMİYETİ

Alfabe, lisan, edebiyat ve kültür meseleleri her zaman gündemimizin baş köşesinde yer almalıdır.

Eski klasik eğitim sistemimizde ilimler iki kategoriye ayrılırdı: Âlet ilimleri ve âlî (yüce) ilimler. Yazı, dil, edebiyat kültürü bugünün âlet ilimleri olup, dînî-millî irfanımızı edinebilmek için bu vâsıtalara sahip olmak şarttır.

1928 yılında Türkiye’de, çok büyük tarihî ve kültürel bir ârıza meydana gelmiş; milletimizin bin yıldan beri kullandığı yazımız yasaklanarak, Latin yazısını kullanmak mecburî kılınmıştır. Bugünkü kültürel, ictimâî ve iktisadî iflasımızda, bu ârıza inkilâbın büyük tesiri olmuştur. Japonlar yazılarını değiştirmiş olsalardı, son yarım asırlık başarılarını kazanamazlardı.
Harf inkilâbı yüzünden yeni Türk nesilleri artık dedelerinin mezar taşlarını, tarihî eserlerin kitabelerini, arşiv ve kütüphanelerdeki eski belge ve eserleri, aile kütüphanelerindeki eski mektupları bile okuyamıyorlar. Bir milletin aslî hüviyetini ve şahsiyetini yitirmesi, kültürün erozyona uğraması, dejenere olması ye dinamizmini kaybetmesi için sadece bu ârıza bile kâfidir.

Kaldı ki, bizde sadece yazı ve alfabe inkılâbı yapılmamış; bir de lisana suikast tertiplenmiştir. İmzalarını “A. Dilaçar” şeklinde atan, kendisini ilk isminin sadece baş harfi ile tanıtan Agop pilaçar isimli bir Ermeni vatandaşımız, sanki 1915 tehcîrinin intikamını alırcasına o güzelim Türkçemizi tahrip eden bir arındırma ve arılaştırma faaliyetinin başına geçmiştir. Öyle ki, bu asrın başlarında kelime hazinesi 200 bin olan Osmanlı Türkçesi, şimdi yirmi binin altına düşmüş; Eskimoca, Hotantoca, Bambaraca, Syvahili dilleri seviyesine sükût etmiştir. Güçlü ve zengin bir lisan olmadan fikir, sanat, edebiyat ve kültürde ilerlemek mümkün değildir.

Yazı inkilâbı ve ayrıca Türkçe’nin fakirliği dolayısıyle, cemiyetimiz, sanki hâfıza kaybına uğramış; dili kesilmiş bjr insan enkazına dönmüştür. Millî hüviyetlerini ve şahsiyetlerini kaybeden cemiyetler, millet olmaktan çıkar, sürü hâlini alırlar.

Latin yazısının çok kolay olduğu, dolayısıyle eğitim ve kültürün yayılmasına hizmet ettiği iddiası ise, bir safsatadan ibarettir. 1926’da Azerbaycan’ın Bakû şehrinde toplanmış olan Milletlerarası Türkiyat Kongresinde, Kazan degelesi Alimcan Şeref bey, “Harflerimizin Müdâfaası” başlıklı ilmî bir teblîğ okumuş ve bunda İslâm harflerinin Türk dili için en uygun yazı şekli olduğunu, dînî açıdan değil (O tarihte Rusya bolşevikleşmişti) ilmî açıdan isbat etmişti.

Bir yazının ve lisanın zor olması, onları kullanan milleti geriletmez, aksine biler ve ilerletir. Japonya, milletlerarası yarıştaki üstünlüğünü millî yazısının zorluğuna borçludur. Çünkü zor bir yazıyı öğrenmek için canını dişine takan çocuklar ve gençler, hayatın diğer zorluklarını yenmekte, engelleri aşmakta dana azimli, sebatkâr, tecrübeli ve güçlü olurlar. Zor yazı ve lisan, milleti talimli kılar; kolay yazı, arı ve fakir dil, milleti dejenere ve tembel eder.

Latin-Frenk yazısı, insanlığın müşterek alfabesi, âlemşümul bir yazı sistemi değildir. Birbuçuk milyarlık Çin kendi çetrefil yazısını, yine bir milyarlık Hindistan, kendi millî şanskriî alfabesini kullanmaktadır. Japonya, Kore, Arap Alemi, İran, Habeşistan, İsrail, Yunanistan, Rusya kendi millî yazı sistemlerine bağlı kalmışlardır.

cv kariyer

 
Yorum yapın

Yazan: 05/12/2012 in Anasayfa, Diğer, Gündem, Genel

 

Etiketler: , , , , ,

İşbirliği öğrenmeyi ve başarıyı artırır mı?

Prof. Uri Treisman, Berkeley Üniversitesi’nde araştırmacıyken, başarılı ve başarısız öğrencilerin neleri farklı yaptığını anlamak için bir çalışma başlatıyor.

Matematik sınav notlarına göre başarılı ve başarısız öğrencileri ayırt ediyor ve onlar ile görüşmeler ve anketler yapıyor. Derslerine giriyor.
Başarılı ve başarısız öğrenciler arasında çalışma saati, zeka seviyesi, dersi önemsemek veya derse katılım açısından hiç fark çıkmıyor.
SAT (Üniversiteye Giriş Sınavı) sonuçlarına bakıyor. Orada da fark yok. Hatta başarısız olanların SAT sonuçları daha yüksek. (Bunun nedenini aşağıda açıklayacağım.)
Sorusuna yanıt bulamayan Uri, araştırmasını derinleştirmeye karar veriyor.
18 ay bu öğrenciler ile yaşama kararı alıyor. Eline bir video kamera alıp yurda yerleşiyor. Bu öğrencilerin bütün davranışlarını kaydediyor.
Ancak o zaman başarılı ve başarısız öğrenciler arasındaki fark ortaya çıkıyor.
Başarılı öğrenciler ilk önce bireysel çalışıyor ve daha sonra akşamları grup çalışması yapıyor.
Başarısız öğrencilerden grup çalışması yapan bir öğrenci bile yok. Bütün çalışmaları bireysel.
Ama çalışma süreleri aynı.

GRUP ÇALIŞMASININ KATKISI
Grup çalışmasında bu öğrenciler ne yapıyor?
Birbirlerine farklı bakış açısı sunuyorlar. Bir problemi etraflıca analiz ediyorlar.
Farklı yöntemler öğretiyorlar ve öğreniyorlar. Hem öğretmen hem öğrenci oluyorlar.
Akıllarındaki sorulara hemen yanıt alıyorlar.
Bol bol pratik yapıyorlar.

APTAL GÖRÜNMEK
Grup çalışmasının şöyle bir yararı da oluyor.
Başarısız öğrencilerin çoğu aptal görünmemek için sınıfta soru soramıyor. Çünkü hangi soru basit kaçar bilemiyor.
Ama grup içinde çalışan öğrenciler zaten diğer arkadaşlarının düşünme yapısını öğrendikleri için genel yapı hakkında bir farkındalığı oluşuyor.
Hangi sorular zor, hangileri basit çoktan biliyor.

BEN İYİ DEĞİLİM
Dahası çoğu bireysel çalışan öğrenciler bir soruyu çözemeyince, bırakıyor. ‘Matematikte iyi değilim’ diye düşünüyor.
Ama grup içinde çalışan öğrenciler bir soruyu çözemediklerinde biliyorlar ki soru herkesin seviyesinin üstünde. Kendilerini negatif anlamda sorgulamıyorlar.
Gerekirse hocaya gidip şikayette bulunabiliyorlar.
Ama bireysel öğrenci sadece kendini biliyor. (Bazen diğer insanlar hakkında gizlice bilgi edinmeye çalışıyorlar.)

AİT OLMAK
Grup çalışmasının bir avantajı daha var.
İnsanın en büyük ihtiyacı ait olmak.
Grup içinde çalışan öğrenciler aynı zamanda bu ihtiyacı da karşılıyor. Bir gruba ait oluyorlar. Ders çalışma zamanları sosyalleşme zamanlarından çalmıyor.
Birlikte yemek yiyorlar. Eğleniyorlar.
Birbirlerini destekliyorlar ve motive ediyorlar.

SÖYLEME DÖKMEK
Öğrenme için, bildiklerini dile getirmek, anlatmak ya da yazmak çok önemli.
Bu sırada insan kafasındaki boşlukları dolduruyor veya anlamadığını farkediyor.
Grup içinde çalışan öğrenciler sürekli kendilerini ifade edip bilgilerini pekiştiriyor.
Ama yalnız çalışanların böyle bir şansı yok.
Bu bağlamda işbirliği bireysel çalışmadan her zaman daha çok yarar sağlıyor.

REKABET DUYGUSU
Grup içinde çalışan öğrenciler aynı zamanda rekabet değil, işbirliğini öğreniyor.
Bireysel çalışan öğrenciler (daha doğrusu bireysel çalışmayı seçen öğrenciler) rekabet duygusu kazanıyor.
Rekabet duygusu da çoğu zaman insana zarar veriyor.
Rekabet duygusu içinde olan öğrenci konuyu ve hocaları yabancı görüyor. Yani eğitim girdileri ile iletişim içinde olmaktansa, okulu ve diğer öğrencileri üstesinden gelinmesi gereken zorluklar olarak görüyor.
Bu da bireye zarar veriyor.
Prof. Uri Treisman’ın, bu bulgu üzerine geliştirdiği program birçok üniversite tarafından uygulanıyor ve öğrencilerin başarıları inanılmaz artıyor.
Sonuç olarak işbirliğine dayalı eğitim her açıdan bireye daha fazla katkı sağlıyor. Biz de daha iyi öğrenen ve ruhen daha sağlıklı öğrenciler yetiştirmek için işbirliğine dayalı bir eğitim sistemi kurmalıyız.
Not: Bu arada SAT sonuçları yüksek olanların matematik notları şundan dolayı düşük. SAT’te başarılı olan öğrenciler ezberlemeye alıştığı için muhakeme güçleri gelişmiyor. Muhakeme gücü gerektiren üniversite derslerinde de başarısız oluyor. Aynen Türkiye derecesi yapan çocukların makale yazamaması ve üniversiteden zor mezun olması gibi.

 
Yorum yapın

Yazan: 30/09/2012 in Diğer, Gündem

 

Etiketler: , , , , ,

İç Anadolu Bölgesi ve Bölümleri

Coğrafi açıdan İç Anadolu Bölgesini bölümleri ile birlikte inceleyeceğiz.

İÇ ANADOLU BÖLGESİ

Bölge, Anadolu’nun orta kısmında yer alır.

Yüz ölçümü bakımından ikinci sırada yer alan bölge, Güneydoğu Anadolu Bölgesi haricinde bütün bölgelere komşudur.

Ülkemizde en fazla plâtonun bulunduğu bölge burasıdır. Düz alanların fazla olması ulaşımın gelişmesini sağlamıştır.

Ülkemizin en az yağış alan bölgesi burasıdır. Bölge birbirinden farklı dört bölüme ayrılmıştır.

a. Konya Bölümü
Konumu: Bölüm, İç Anadolu Bölgesi’nin güneybatı kısmını oluşturur.

Yer şekilleri:

Bölüm, genellikle düz alanlardan oluşur. Karadağ ve Karacadağ bölümdeki sönmüş volkan dağlarıdır. Konya ovası, Obruk plâtosu bölümde en büyük düz alanlardır. En büyük gölleri, Tuz, Akşehir ve Eber gölleridir.

İklim ve bitki örtüsü:

Bölümde karasal iklim görülür. İç Anadolu Bölgesi’nin en az yağış alan bölümü burasıdır. Özellikle Tuz gölü çevresi ülkemizin en az yağış alan yeridir. Bitki örtüsü bozkırlardan oluşur.

Nüfus ve yerleşme:

Konya Bölümü, İç Anadolu Bölgesi’nin en seyrek nüfuslu yerlerindendir. Nüfusun büyük kısmı Toros dağlarının kuzey yamaçlarında bölüm sınırları içinde kalan yerlerde bulunur. Bölümdeki il merkezleri Konya, Karaman ve Aksaray’dır.

Bölümdeki en büyük yerleşim yeri ise Konya’dır. Kent eskiden beri çevresinin kültür, ticaret ve turizm merkezi durumundadır. Diğer yerleşim yerleri ise Akşehir, Çumra, Ereğli, Ilgın ve Cihanbeyli’dir.

Tarım ve hayvancılık:

Bölümde en önemli geçim kaynağı tarımdır. En çok buğday, şeker pancarı ve arpa üretimi yapılır. Bölüm ülkemizdeki buğday üretiminin önemli bir kısmını karşılar. Hayvancılık da önemli bir ekonomik faaliyettir. Geniş bozkır alanlarında koyun ve tiftik keçisi üretimi yaygındır.

Sanayi:

Bölümdeki sanayi kuruluşlarının büyük kısmı Konya’da toplanmıştır. Burada şeker, un, irmik, bisküvi, makarna, çimento, dokuma, makine ve tarım aletleri sanayii gelişmiştir.

Turizm:

Bölümün başlıca turistik değerleri; Selçuklu ve Osmanlılardan kalma çok sayıda tarihî eserlerdir.

Konya’daki Karatay Medresesi, Konya Kalesi ve Mevlâna Müzesi ile Akşehir’deki Nasrettin Hoca Türbesi bu eserlerdendir.

http://www.hazircevap.net/node/496

 
Yorum yapın

Yazan: 23/06/2012 in Anasayfa, Gündem, Tarih

 

Etiketler: , , , , ,

Din tüccarı lafı çok büyük tuzaktır

Din tüccarı lafı çok büyük tuzaktır

Bugün islami yaşamdan uzakta yaşayıp islam düşmanlığı yapanlarca kullanılan en cok kelimelerden birisi de DİN TİCARETİ karalaması..

İslami duyarlılığa sahip bir kişinin maddi imkanları iyi olduğu an din tüccarlığ yapıyor diye karalamalar başlanıyor.

Bu tamamen islam dine saldırmak için kullanılan taktiklerden birisidir. İslami alanda projeler geliştiren kişilerin maddi kaynaklarını kesip bu alanda çalışmak isteyenlerin önüne kesme ve hizmetlerini sekteye uğratma hedeflidir..

Dinin ticareti olmaz. Hizmet ve cihat amaçlı olarak kişiler gayret eder. Çarkın dönmesi için elbetteki bütçelere ihtiyaçları var..

Amaç ne olursa olsun din adına yapılan herşey insanlığın hizmeti içindir.. Bunlarla uğraşmak yerine, kişiselerin cinsel duygularına hitap edip tek gaye para tuzağı olan diziler, magazin programları vs. gibi şeylerle uğraşmak lazım. Her şehirde fuhuş yuvaları açılmış bunlar cinsel istismar değil de ne? Uuyuşturucu, sahte rakılar, kalpazanlklar vs. vs..

Artık dinle dindarlarla uğraşmak yerine bu ülkenin emeğini boşa harcatanları görme zamanı gelmedi mi?

 

http://www.empoze.net/node/39

 

 
Yorum yapın

Yazan: 13/02/2012 in Diğer, Gündem

 

Etiketler: , , , , , , ,

ETKİLİ VE VERİMLİ DERS ÇALIŞMA

Sayın veli; hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır.
Bu hazırladığımız rehberlik çalışması sizleri aydınlatıcı, yol gösterici bir çalışmadır. Okuduklarınız ders çalışmanın, ödev yapmanın başarılı olmanın nasıl bir çalışmayla mümkün olabileceği konusunda size fikir verecektir.
Çocuklarınız küçük olduğu için bu konuda sizin yönlendirmenize ihtiyacı vardır. Aşağıdaki yazılanları uygulamanız çocuğunuzun başarısını artıracaktır.

http://www.hazircevap.net/node/4

 
Yorum yapın

Yazan: 30/01/2012 in Anasayfa, Gündem

 

Etiketler: , , , ,

REHBERLİKTE ÖĞRENCİLERİ TANIMANIN ÖNEMİ

Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinde: öğrencilerin kendilerini, okul içi ve dışı eğitim imkanlarını, meslekleri ve toplum değerlerini tanımalarına, yeteneklerine uygun bir öğretim programı seçmelerine, sağlıklı ve topluma faydalı bir kişi olarak yetişmelerine yardımcı olabilmek için haklarında toplanılan yeterli ve geçerli bilgilere ihtiyaç vardır.

Okullarda öğrenciler hakkında yeterli bilgileri toplayıp sürekli olarak el altında bulundurmadan onlara etkili bir rehberlik ve psikolojik danışma hizmeti verme imkanı bulunmamaktadır. Bu bakımdan öğrenci tanıma hizmetleri rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin ön koşulu niteliğindedir.

http://www.hazircevap.net/node/5

 
Yorum yapın

Yazan: 30/01/2012 in Anasayfa, Gündem

 

Etiketler: , , , ,

Eğitim lafla olmuyor

Çevrede her ne yaşanırsa yaşansız çözüm hep EĞİTİM deniyor.. Sorun ise eğitimsizlikten deniyor..

Bunu gün geçmesin ki duymayalım. Her tv programında, köşe yazısında bir tartışmada vs. vs.

Bütün sorunların üzerinden eğitim ile mi aşacağız acaba?

Yoksa bütün sorunların altındaki suçlunun eğitimsizlik olduğunu vurgulamakta ayrı bir eğitimsizlik örneği mi?

Olaylara neden bu kadar kısır ve dar çerçeveden bakıyoruz.!

Bugün ilk okuldan liseye ciddi bir mecburi eğitim süreci var. Hatta üniversiteler insan kaynıyor..

Peki bu kadar büyük bir eğitim seferberliği varken, insanlar hala nasıl eğitimsiz oluyor?

Biz suçlu alıyoruz ve suçu üzerimizde aramak yerine bir yere havale ediyoruz.

Suçlu ya irtica, ya gericiler ya da eğitimsizlik.. Ha bir de yobazları unutmamak lazım. Bu ülke hep onlar yüzünden geri kaldı değil mi?

Eğitim üzerine suç bindirerek olmuyor.. zaten 11 yıl mecburi ekmek elden su gölden eğitimini almıyor mu öğrencilerimiz? Dersanelere tonla para yatırılmıyor mu?

Lafla peynir gemisi yürümüyor. Biryerde birilerini suçlamakla meşgul olacağımıza biz ne yapıyoruz bunu sorgulama zamanı gelmedi mi?

Kendi sorumluluğumuzu görme zamanı gelmedi mi? Herşeyi birilerinden beklemeye, her olaydu sucu başkalarına atma hastalığımızı bırakma zamanı gelmedi mi?

Doğru biz ne kadar eğitimliyiz?
Kime göre eğitimliyiz?
Kime göre aydınız ya da çağdaşız?

Aynaya bakma zamanı gelmedi mi?

http://www.yobaz.net/egitim/egitim-lafla-olmuyor.html

 

 
Yorum yapın

Yazan: 27/08/2011 in Gündem, Genel, Tarih

 

Etiketler: ,

E bordro

E bordro için yeni bir adres

http://e-bordro.aksaglik.org/

. Maliye bakanligi E-Bordro dönemini baslatti.Bu linki tiklayarak masinizi ögrenebilirsiniz.Saglik Bakanligi maaslari, milli egitim maaslari, memur maaslari,bordro,yeni memur maaslari,e bordro,memur bordrosu,bodro,maas ögrenme,maas sorgulama,aylik bordro, bodro, bordro, e bordro, e-bordro, emekli sicil,e bodro,e maas,maas, maas bordrosu, maas hesapLamalari, maas ögren, memur maaslari, milli egitim maaslari, ömer duman, saglik maaslari

 
Yorum yapın

Yazan: 16/04/2011 in Anasayfa, Diğer, Gündem, Genel

 

Etiketler: , , , , , , , ,

Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümü neden gizlendi?

Kanuni Sultan Süleyman Han (r.a.) ölümü ve ölümünün gizlenme nedenleri. 6-7 eylül 1566’da sabaha karşı vefat eden Kanuni Sultan Süleyman’ın cesedi tahtın altına gizlenmişti.

Kanuni Sultan Süleyman 1566 yılında hasta olduğu halde on üçüncü ve son seferi olan Zigetvar üzerine sefere çıktı. Bu sırada yetmiş üç yaşındaydı ve hükümdarlığının kırk altıncı yılındaydı. Zigetvar şehri etrafı surlarla ve nehirle çevrili üç kısımdan oluşuyordu. Bu yüzden hemen netice alınamadı. Kuşatmanın son gününe yaklaşıldığında hastalığı iyice artan hükümdar 6-7 eylül 1566 gecesi sabaha doğru vefat etti.

Hükümdarın vefatının ertesi günü Zigetvar alındı ancak yine de durum çok tehlikeli bir hal arz ediyordu. Düşmanın ve yeniçerilerin bu durumu öğrenmesi çok vahim sonuçlar ortaya çıkarabilirdi. Düşmanın öğrenmesi bu durumdan yararlanma ihtimalini arttırır, yeniçeriler ise üzüntü ile kontrol edilemez bir kalabalığa dönüşebilirlerdi. Sokullu Mehmet Paşa bu konuda bütün siyasi dehasını kullandı. Padişahın ölümü vezirlerde dahil herkesten gizlendi. Ölümü sadece padişahın yakınında bulunan kişiler biliyorlardı.

Sokullu Mehmet Paşa ilk olarak Kütahya sancakbeyi şehzade Selim’e haber gönderdi. Haberi götüren Hasan Çavuş, Halep beylerbeyliğine tayin olunan bir paşaya tebliğe gittiğini, giderken de şehzade Selim’e fethi müjdeleyen mektubu vereceğini zannediyordu.

Sokullu Mehmet Paşa diğer taraftan yazısı padişahın yazısına çok benzeyen silahdar Cafer Ağa’ya padişahın ağzından hatt-ı hümayunlar yazdırıyordu. Bu arada padişahın cenazesini otağ-ı hümayun içerisinde yıkattı ve padişahın ölümünü bilen on iki kişiyle cenaze namazını kılındı. Padişahın iç organları çıkarılıp oraya defnedilmiş(daha sonra oraya da ayrıca bir türbe yapılacaktır) cesedi ise mumyalanıp tabuta konularak tahtın altına gizlenmiştir. Sonradan durumdan vezirlerde haberdar edildi. Fethin ertesi günü ise fetih şenlikleri düzenlendi. Hatta padişahın cuma namazını Zigetvar şehrinin camiye çevrilen kilisesinde kılacağı duyuruldu. Cuma günü ise hükümdarın rahatsızlığının arttığı dolayısı ile namaza katılamayacağı ilan edildi.

Padişahın öldüğüne dair söylentileri kesmek için ertesi gün divan toplantısı yapılacağı ilan edilerek söylentilerin önü kesildi. Ertesi gün söylenildiği gibi divan toplantısı yapıldı. Fakat divanda konuşulan konu askerin bu durumu öğrenmemesi için neler yapılabileceği idi. Yeniçeri ağası otağ-ı hümayuna gidip padişahla görüşmüş gibi yaparak yeniçerileri kalenin tamir işi için görevlendirdi. Bir kısım askerlerde civar küçük kalelerin fethine gönderilerek karargahın etrafından askerler uzaklaştırılmaya çalışılmıştır.

Ancak her geçen gün şüpheler artıyordu. Nihayet kırk üç gün sonra şehzade Selim’in Belgrat’a geldiği haberi alındı ve ordu Belgrat’a doğru hareket ettirildi. Bu arada padişahın ölümü hala gizleniyordu. Padişaha benzeyen hizmetlilerden birisi hasta görünümünde padişahın arabasına bindirilmişti.Bu kişi sağa sola selam vererek durumu idare ediyordu. Padişahı iyi seçemeseler de askerler padişahın sağ olduğuna iyice kanaat ettiler. Sokullu Mehmet Paşa’da ara sıra padişahın yanına sokularak güya bir şeyler arz ediyordu.

Tehlike bölgesi geçilip Belgrat’a iyice yaklaşılınca Sokullu Mehmet Paşa hafızlardan Kur’an okumaya başlamalarını istedi. Askerler birden bire donup kaldılar. Kırk altı yıldır başlarında olan hükümdarın ölmesi onları şoka sokmuştu. Sokullu Mehmet Paşa’nın askeri teskin edici konuşması ile kendilerine geldiler ve gözyaşları içerisinde tekrar yola koyuldular.

Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümü dahiyane bir şekilde kırk sekiz gün gizlenmiş böylece ortaya çıkabilecek vahim sonuçların önüne geçilmiştir

hurrem.net

 
Yorum yapın

Yazan: 13/03/2011 in Genel

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , ,

31 MART VAK’ASI

Rumî 31 MART 1324, Miladî 13 Nisan 1909’da başlayan ve 12 gün devam eden hâdiseler, sebep ve neticeleri bakımından çok büyük ehemmiyet arzetmektedir. Hâdiselerin kimler tarafından kışkırtıldığını, bu gelişmelerden hangi kesimin daha ziyade menfaat temin ettiğini tesbit etmek, mevzuu daha iyi anlayabilmek için en mühim unsurlardır.
Bilindiği üzere Sultan II. Abdülhamid Han, büyük devletlerin Osmanlı Devleti üzerindeki yıkıcı ve bölücü faaliyetlerini büyük ölçüde neticesiz bırakmış, bu sebepten dolayı onların düşmanlığını kazanmıştı. Daha Temmuz 1908’de Meşrutiyet ilan edildiği sırada Jön Türkler Abdülhamid Hân’ın hal’ini düşünmüş, fakat zemin müsait olmadığı için meriyete (yürürlüğe) konulamamıştır. Bu yüzden Abdülhamid Hân’ı devirebilmek için fırsat kolluyorlar ve planlarını adım adım faaliyete sokuyorlardı.. Yeni mşerutiyet ilan edilince, yeni hükümetin ilk kabinesini İngiliz taraftarı Kâmil Paşa kurdu. Bu yüzden hükümet Jön Türkler’in Alman yanlısı kanadı’olan İttihat-Terakkî (İT)’nin baskısı altında idi. İttihatçılar’a karşı ise Sadrazam Kâmil Paşa direniyor ve İngiliz taraftarı Jön Türkler tarafından da destekleniyordu. Haliyle bu muhâlif iki tezin (görüşün) müdafii durumunda olan gazeteler de devreye çoktan girmişlerdi. Diğer yandan Kâmil Paşa’ya karşılık, Alman yanlısı Jön Türkler ise Hüseyin Hilmi Paşa etrafında kenetlenmişlerdi. Sadrazam Kâmil Paşa ile. İttihatçılar arasındaki en büyük ihtilaf ye çekişme, onun, İttihatçılar‘ın Selanik’ten gönderdikleri Avcı Taburları’nı geri gönderme teşebbüsleri üzerine olmuştu. Bu taburlar, devamlı iç politikaya karışarak hükümeti rahatsız ediyorlardı. Zaten bu taburların çoğu İT üyesi idi. Bütün bu çekişmeler neticesinde Kâmil Paşa hedef durumuna geldi ve çok geçmeden İttihatçılar tarafından 13 Şubat 1909’da Mecliste güvensizlik oyu verilerek ve kendisini müdâfaa fırsatı dahi tanınmadan hükümetten tasfiye edildi. Kâmil Paşa düşürülünce, Almancı kanada mensup Hüseyin Hilmi Paşa işbaşına getirildi.

Bütün bu gelişmelerin ardından İngiliz ve Alman taraftarları birbirlerini tasfiye etmek ve Abdülhamid Hân’ıharcamak için kesif (yoğun) bir faaliyet içerisine girdiler. İngi-lizler’in finanse ettiği basın Alman kanada hücum ederken, Alman kanadın müdafii gazeteler de boş durmuyorlardı. Bu hâdiseler cereyan ederken, Berlin Askerî ataşemiz Enver Bey; Berlin, Selanik ve İstanbul arasında mekik dokumakta ve Selanik’in tertipleyeceği düzmece bir karşı devrim hareketini bahane ederek bir darbe hazırlamaktadır. Yeni rejimin, emniyetini temin etmek maksadıyla Makedonya’dan İstanbul’a getirilen Üç Avcı Taburu kullanılacaktır. “Berlin Planı” denilen bu teze göre, Alman kanadına mensup subaylar düzmece bahaneler uydurarak devlete karşı darbe teşebbüsünde bulunacaklardır. Bu darbe teşebbüsü bahane edilerek, Mahmut Şevket Paşa komutasındaki bir ordu İstanbul’da iktidara el koyup, Alman taraftarı İttihatçılar‘ı iş başına getireceklerdi.
Bütün bunlar işin sadece bir kısmıydı. Bu planın en mühim kısmı ise, ihtilâl için gerekli alt yapıyı meydana getirmekti. Bunun için önce suikastlar gündeme geldi ve Mâhir Paşa, ardından gazeteci Hasan Fehmi vurularak öldürüldü. Bilhassa bu ikinci cinâyet büyük reaksiyon gördü ve talebeler, “Adâlet isteriz” diyerek büyük bir miting düzenledi. Daha sonra orduda ve devlet dairelerinde büyük çaplı tasfiye ve kadrolaşma faaliyetleri müşâhede edildi, ittihatçı genç subaylar, birliklerinde din aleyhtarı konuşmalar yapıyor ve askerlerin namaz kılmalarına izin vermiyorlardı. Bilhassa askerlerin basına yazdrığı mektuplar dikkat çekiyor ve efkâr-ı umumiye tekevvün ettirilmeye çalışılıyordu. Bu yüzden isyanı başlatanlar, İttihatçı subayların emrindeki Avcı Tabudan olmuştur.
Yine 31 Mart yaklaşırken bazı şapkalı şahısların duvarlara beyannameler yapıştırdıkları görüldü. Ayasofya Camii kürsüsünde va’z eden Mehmet Efendi, silah çeken birisi tarafından kürsüden indirildi. Mektepli ve alaylı subay meselesi gazetelerde ele alınarak işlenmeye başlandı.

Bu hâdise orduda huzursuzluk meydana getiriyordu. Gazetelerde ayaklanma olacağına dair çıkan haberler artmaya başladı. İşte boyle bir atmosferde hızla 31 Mart’a doğru yol alındı. İsterseniz senaryonun bundan sonraki kısmını kronolojik olarak (hâdiseleri zaman sırasına göre sıralayarak) seyredelim…
31 Mart: Avcı Taburları ile bir kısım birliklerdeki askerler, gece yarısından sonra Ayasofya’da Meclis’in önüne gelerek ve “Şerîat isteriz” diyerek isyanı başlattılar. Gündüz, Adliye nâzırı Nâzım Paşa ile mebuslardan Arslan. Bey öldürüldü. Âsîler, İttihat-Terakkî’nin yayın organı Şûrâ-yı Ümmet gazetesini bastılar. Bütün yayın organları, asîlerin hareketini alkışlıyordu.
3 Nisan: Hareket Ordusu‘nun ilk birlikleri Selanik’ten hareket ettiler.
4 Nisan: İstanbul sokaklarında silahlı fakat şaşkın askerler dolaşıyor, isyanın lideri yok. Sultan Abdülhamid Hân’ın ve ona bağlı yüzlerce paşadan hiçbirinin hâdiselere karıştığı veya yardım ettiği görülmüyor.
10 Nisan: Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu İstanbul’a girdi.
12 Nisan: İstanbul’da örfî idare (sıkıyönetim) ilan edildi.
14 Nisan: İT’ciler tarafından yazılan uyduruk bir fetvâ ve Meclis’in kararıyla Sultan Abdülhamid Han tahtından indirilip Sultan Reşad tahta çıkarıldı. Abdülhamid Han, gece ailesi ile birlikte Selanik’e sürüldü.
Netice itibariyle diyebiliriz ki:
Bu senaryoyu planlayanlar ve onların kuklaları istediklerini elde ettiler. Fakat elde edilen bu netice devletin ve milletin menfaatine olmadığı gibi, bu hâdisenin akabinde Osmanlı Deyleti’nde toprak kayıplarının ve isyanlann ardı arkası da kesilmedi.

 

 
Yorum yapın

Yazan: 11/03/2011 in Genel

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,

ABDÜLHAMİD HAN’IN ŞAHSİ EŞYALARI

Bir zamanlar donanmasının yelkenlerini atlastan, halatlarını ibrişimden yaptırabilecek kadar güçlü olan Osmanlı Devleti, İttihat ve Terakki Partisi Hükümeti zamanında meğer öylesine sıkıntılı bir döneme girmiş ki; donanmasına yeni harp gemileri, denizaltı, torpido ve top alabilmek için, Sultan Abdülhamid Hân (rh.)’ın şahsına ait mücevher koleksiyonunu 1911 yılında Paris’te bir otelde, açık arttırmayla satmak zorunda kalmış.
‘Meclis-i Ayan Riyaseti” başlıklı bir kağıtta yazılı olan belge şöyledir:

Altında; Maliye Nâzırı, Sadrazam ve S. Mehmed Reşad’ın imzaları bulunan ve Sultan Abdülhamld Hân’ in el konulup, Osmanlı Bankası’nda korunan mücevherlerinin, Osmanlı Donanması Cemiyeti yararına hü-kümetin kontrolü ve mes’ûliyeti altında satılması hakkındaki bu ‘kanun’, 20 Mart 1327 (M. 1911) tarihini taşıyor. O günkü Fransız gazetelerinden yayınını bugün Le Monde adıyla devam ettiren Le Temps ga-zetesi, hâdiseyi şöyle değerlendiriyor:
Osmanlı Devletinin yeni idarecileri, düşürdükleri padişahın mücevherlerini satarak, problemleri ve mes’uliyeti altında ezildikleri devletlerini ayakta tutmaya çalışıyorlar. Akdeniz’de devam eden Türk-İtalyan muharebesi, Türklerin aleyhine değişmekedir. Türkler, bu mücevherlerin satışından temin edecekleri parlarla, yeni harp gemileri, bir denizaltı, çeşitli sayıda torpido ve top satın alacaklardır. Harbin aleyhlerine gidişini, Türkler, bu mücevherlerin parasıyla satın alacakları gemi ve silâhlarla durdurabileceklerine inanmaktadırlar;”

Bahismevzuu mücevherlerin sür’atle satılıp nakde çevrilebilmesi için, İttihat Terakki Hükümeti’nin Maliye Nâzırı Nâil Bey, Fransız Konsolosluğu’na gidip, Fransa’dan davet edilen mücevher uzmanı Robert Linzeler He Türkçe ve Fransızca olarak hazırlanan bir anlaşmayı karşılıklı imzaladılar. Anlaşmanın onuncu , ve sonuncu maddesine göre; satışlar sonunda sağla-nan miktar, bir önceki maddede sözü edilen yüzde 3’lük komisyon düşüldükten sonra, satıştan resmen mes’ul olan ‘Commissaire Priseur’ tarafından, Paristeki Osmanlı Bankası’na teslim edilecektir. Ancak, yapılan araştırmalarda, satışlardan elde edilen 6 milyon 768 bin 359 frank’ın, belirtilen hesaba yatırılmadığı tesbit ediliyor. Satış raporu ve satış hesaplarının yer aldığı zabıtlar dikkatle incelendiğinde, ortaya büyük bir ‘tarihî soru işareti’ çıkıyor.

Osmanlı Hükümeti adına, Maliye Nâzırı Nâil Beyle karşılıklı imzaladığı anlaşmaya göre, satışlardan sağlanan toplam gelirin sadece yüzde üçünü alması gereken Robert Linzeler’in, toplam gelirin tamamını aldığı anlaşılıyor. Bu hususu araştıran Fransız ya-zar Vivet Kaneti şöyle diyor:

“Osmanlı Hükümeti ile imzalanan anlaşmanın onuncu maddesine göre, bu satıştan elde edilen paranın, Linzeler’in komisyonu kesildikten sonra, resmî yetkili bir kişi olan Commissaire Prisuer Lair Dubreiul tarafından, Osmanlı Bankası’na yatırılması gerekmektedir. Oysa satıştan sonra kaleme alınan elimizdeki hukuki belgede, bu paranın Osmanlı Bankası’na yatırıldığına dair en ufak bir iz yok. Buna karşılık, satıştan elde edilen paranın tamamının, 20 Ocak 1912 Cumartesi günü, mücevher uzmanı Mösyö Linzeler’e, kendi komisyonuyla birlikte teslim edildiğini görüyoruz. Belgenin altında dört imza var: Linzeler’in, Lair Oubreiul ve şahit iki commissaire prisuer’in imzaları… Bu belgeye göre, mücevherlerin satışından sağlanan para, Osmanlı Bankası’na yatırılmamış, Robert Linzeier’e verilmiştir. Bu parayı onun ne yaptığı mevzuunda ise, elimizde hiçbir belge yok.”

İttihat ve Terakki Hükûmeti, savaştaki donanmasına gemi alabilmek için padişahın mücevherlerine el koyup satmasının yanısıra bir de,bu satıştan elde edilen paranın neden gönderilmediğinin peşini bile tâkip edememiş, hesabını soramamıştır. Daha da acı ve bir o kadar da acıklı olanı ise, sadece bu satış değil, bu satış sonrası sağlanan paranın üzerine,’bir bardak soğuk su içilmesi’ hâdisesi de, bu güne kadar Türk Milletinin bilgisinden ustalıkla saklanmış olmasıdır.

(Kaynak: Mete Akyol, Star dergisi, 9-16 Ocak 1994, Sayı: 117-113)

www.ittihat.com

 
Yorum yapın

Yazan: 11/03/2011 in Genel

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,